Fâtiha / الْفَاتِحَةِfatihaBakara / الْبَقَرَةِbakaraÂl-i İmrân / اٰلِ عِمْرٰنَal-i-imranNisâ / النِّسَاءِnisaMâide / الْمَائِدَةِmaideEn’âm / الْاَنْعَامِenamA’râf / الْاَعْرَافِarafEnfâl / الْاَنْفَالِenfalTevbe / التَّوْبَةِtevbeYûnus / يُونُسَyunusHûd / هُودٍhudYûsuf / يُوسُفَyusufRa’d / الرَّعْدِradİbrahim / اِبْرٰه۪يمَibrahimHicr / الْحِجْرِhicrNahl / النَّحْلِnahlİsrâ / الْاِسْرَاۤءِisraKehf / الْكَهْفِkehfMeryem / مَرْيَمَmeryemTâhâ / طٰهٰtahaEnbiyâ / الْاَنْبِيَاءِenbiyaHac / الْحَجِّhacMü’minûn / الْمُؤْمِنُونَmuminunNûr / النُّورِnurFurkân / الْفُرْقَانِfurkanŞuarâ / الشُّعَرَاءِsuaraNeml / النَّمْلِnemlKasas / الْقَصَصِkasasAnkebût / الْعَنْكَبُوتِankebutRûm / الرُّومِrumLokman / لُقْمٰانَlokmanSecde / السَّجْدَةِsecdeAhzâb / الْاَحْزَابِahzabSebe’ / سَبَأٍsebeFâtır / فَاطِرٍfatirYâsîn / يٰسۤyasinSâffât / الصَّاۤفَّاتِsaffatSâd / صۤsadZümer / الزُّمَرِzumerMü’min / الْمُؤْمِنِmuminFussilet / فُصِّلَتْfussiletŞûrâ / الشُّورٰىsuraZuhruf / الزُّخْرُفِzuhrufDuhân / الدُّخَانِduhanCâsiye / الْجَاثِيَةِcasiyeAhkâf / الْاَحْقَافِahkafMuhammed / مُحَمَّدٍmuhammedFetih / الْفَتْحِfetihHucurât / الْحُجُرَاتِhucuratKâf / قۤkafZâriyât / الذَّارِيَاتِzariyatTûr / الطُّورِturNecm / النَّجْمِnecmKamer / الْقَمَرِkamerRahmân / الرَّحْمٰنِrahmanVâkıa / الْوَاقِعَةِvakiaHadîd / الْحَد۪يدِhadidMücâdele / الْمُجَادَلَةِmucadeleHaşr / الْحَشْرِhasrMümtehine / الْمُمْتَحِنَةِmumtehineSaff / الصَّفِّsaffCuma / الْجُمُعَةِcumaMünâfikûn / الْمُنَافِقُونَmunafikunTeğâbun / التَّغَابُنِtegabunTalâk / الطَّلَاقِtalakTahrîm / التَّحْر۪يمِtahrimMülk / الْمُلْكِmulkKalem / الْقَلَمِkalemHâkka / الْحَاقَّةِhakkaMeâric / الْمَعَارِجِmearicNûh / نُوحٍnuhCin / الْجِنِّcinMüzzemmil / الْمُزَّمِّلِmuzemmilMüddessir / الْمُدَّثِّرِmuddessirKıyâmet / الْقِيٰمَةِkiyametİnsan / الْاِنْسَانِinsanMürselât / الْمُرْسَلَاتِmurselatNebe’ / النَّبَأِnebeNâziât / النَّازِعَاتِnaziatAbese / عَبَسَabeseTekvîr / التَّكْو۪يرِtekvirİnfitâr / الْاِنْفِطَارِinfitarMutaffifîn / الْمُطَفِّف۪ينَmutaffifinİnşikâk / الْاِنْشِقَاقِinsikakBürûc / الْبُرُوجِburucTârık / الطَّارِقِtarikA’lâ / الْاَعْلٰىalaGâşiye / الْغَاشِيَةِgasiyeFecr / الْفَجْرِfecrBeled / الْبَلَدِbeledŞems / الشَّمْسِsemsLeyl / الَّيْلِleylDuhâ / الضُّحٰىduhaİnşirâh / الْاِنْشِرَاحِinsirahTîn / التّ۪ينِtinAlak / الْعَلَقِalakKadr / الْقَدْرِkadrBeyyine / الْبَيِّنَةِbeyyineZilzâl / الزِّلْزَالِzilzalÂdiyât / الْعَادِيَاتِadiyetKâria / الْقَارِعَةِkariaTekâsür / التَّكَاثُرِtekasurAsr / الْعَصْرِasrHümeze / الْهُمَزَةِhumezeFil / الْف۪يلِfilKureyş / قُرَيْشٍkureysMâûn / الْمَاعُونِmaunKevser / الْكَوْثَرِkevserKâfirûn / الْكَافِرُونَkafirunNasr / النَّصْرِnasrTebbet / الْمَسَدِtebbetİhlâs / الْاِخْلَاصِihlasFelâk / الْفَلَقِfelakNâs / النَّاسِnas
Ali Bulaçali-bulacDiyanet İşleri Başkanlığıdiyanet-isleri-baskanligiDiyanet Kuran Yoludiyanet-kuran-yoluElmalılı Hamdi Yazırelmalili-hamdi-yazirSuat Yıldırımsuat-yildirimSaheeh Internationalsaheeh-internationalWahiduddin Khanwahiduddin-khanAbul Ala Maududiabul-ala-maududiAmir Zaidanamir-zaidanA. S. F. Bubenheim and N. Elyasa-s-f-bubenheim-and-n-elyasAdel Theodor Khouryadel-theodor-khouryMa Jianma-jianJapanese UnknownjapaneseKorean UnknownkoreanMinistry of Awqaf, Egyptministry-of-awqaf-egyptElmir Kulievelmir-kulievRaúl González Bórnezraul-gonzalez-bornezMuhammad Isa Garcíamuhammad-isa-garciaMuhammad Hamidullahmuhammad-hamidullahMuhammad Salehmuhammad-saleh
Hicr
سُورَةُالْحِجْرِ
سُورَةُالْحِجْرِ
Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir. ﴾ 1 ﴿
Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. ﴾ 2 ﴿
Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir. ﴾ 3 ﴿
Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik. ﴾ 4 ﴿
Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez. ﴾ 5 ﴿
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun." ﴾ 6 ﴿
"Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin." ﴾ 7 ﴿
Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez. ﴾ 8 ﴿
Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız. ﴾ 9 ﴿
Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik. ﴾ 10 ﴿
Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar. ﴾ 11 ﴿
Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız. ﴾ 12 ﴿
Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir. ﴾ 13 ﴿
Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar, ﴾ 14 ﴿
"Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler. ﴾ 15 ﴿
Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik. ﴾ 16 ﴿
Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk. ﴾ 17 ﴿
Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder. ﴾ 18 ﴿
Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik. ﴾ 19 ﴿
Orada hem sizin için, hem de sizin rızıklarını veremediğiniz kimseler için geçim yollarını yarattık. ﴾ 20 ﴿
Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Fakat biz, onu ancak ihtiyaca göre, belli ölçülerde veririz. ﴾ 21 ﴿
Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz. ﴾ 22 ﴿
Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz. ﴾ 23 ﴿
Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz. ﴾ 24 ﴿
Şüphesiz Rabbin O'dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir. ﴾ 25 ﴿
Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. ﴾ 26 ﴿
Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık. ﴾ 27 ﴿
Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." ﴾ 28 ﴿
Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın." ﴾ 29 ﴿
Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler. ﴾ 30 ﴿
Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti. ﴾ 31 ﴿
Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?" ﴾ 32 ﴿
İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim." ﴾ 33 ﴿
Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin." ﴾ 34 ﴿
"Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir." ﴾ 35 ﴿
İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi. ﴾ 36 ﴿
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin." ﴾ 37 ﴿
"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..." ﴾ 38 ﴿
İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" ﴾ 39 ﴿
"Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır." ﴾ 40 ﴿
Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur." ﴾ 41 ﴿
"Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur." ﴾ 42 ﴿
"Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir." ﴾ 43 ﴿
"Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır." ﴾ 44 ﴿
Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar. ﴾ 45 ﴿
Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir. ﴾ 46 ﴿
Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar. ﴾ 47 ﴿
Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir. ﴾ 48 ﴿
Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim. ﴾ 49 ﴿
Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere: ﴾ 50 ﴿
Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver. ﴾ 51 ﴿
Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti. ﴾ 52 ﴿
Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler. ﴾ 53 ﴿
İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?" ﴾ 54 ﴿
Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler. ﴾ 55 ﴿
İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?" ﴾ 56 ﴿
"Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi. ﴾ 57 ﴿
Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik. ﴾ 58 ﴿
Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız. ﴾ 59 ﴿
Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik. ﴾ 60 ﴿
Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince, ﴾ 61 ﴿
Lût dedi ki: "Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz." ﴾ 62 ﴿
Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik." ﴾ 63 ﴿
"Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz." ﴾ 64 ﴿
"Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin." ﴾ 65 ﴿
Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: "Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır." ﴾ 66 ﴿
Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler. ﴾ 67 ﴿
Lût, kavmine şöyle dedi: "Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin." ﴾ 68 ﴿
"Allah'tan korkun! Beni mahcub etmeyin." ﴾ 69 ﴿
Lût kavmi şöyle dedi: "Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?" ﴾ 70 ﴿
Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin). ﴾ 71 ﴿
Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. ﴾ 72 ﴿
Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı. ﴾ 73 ﴿
Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. ﴾ 74 ﴿
Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır. ﴾ 75 ﴿
Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır. ﴾ 76 ﴿
Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır. ﴾ 77 ﴿
Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi. ﴾ 78 ﴿
Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir. ﴾ 79 ﴿
Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar. ﴾ 80 ﴿
Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı ﴾ 81 ﴿
Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı. ﴾ 82 ﴿
Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı. ﴾ 83 ﴿
Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı. ﴾ 84 ﴿
Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et. ﴾ 85 ﴿
Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir. ﴾ 86 ﴿
Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur'ân'ı verdik. ﴾ 87 ﴿
Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir. ﴾ 88 ﴿
De ki: "Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım." ﴾ 89 ﴿
(İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere (yahudi ve hıristiyanlara) indirdiğimiz azap gibi (bir azab inecektir). ﴾ 90 ﴿
Onlar, Kur'ân'ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım kısım böldüler. ﴾ 91 ﴿
Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz. ﴾ 92 ﴿
Şimdi sen emrolunduğunu açıkça tebliğ et. Müşriklerden yüz çevir. ﴾ 94 ﴿
Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz. ﴾ 95 ﴿
Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir. ﴾ 96 ﴿
Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor. ﴾ 97 ﴿
O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol. ﴾ 98 ﴿
Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. ﴾ 99 ﴿
Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. ﴾ 2 ﴿
Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir. ﴾ 3 ﴿
Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik. ﴾ 4 ﴿
Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez. ﴾ 5 ﴿
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun." ﴾ 6 ﴿
"Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin." ﴾ 7 ﴿
Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez. ﴾ 8 ﴿
Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız. ﴾ 9 ﴿
Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik. ﴾ 10 ﴿
Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar. ﴾ 11 ﴿
Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız. ﴾ 12 ﴿
Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir. ﴾ 13 ﴿
Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar, ﴾ 14 ﴿
"Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler. ﴾ 15 ﴿
Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik. ﴾ 16 ﴿
Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk. ﴾ 17 ﴿
Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder. ﴾ 18 ﴿
Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik. ﴾ 19 ﴿
Orada hem sizin için, hem de sizin rızıklarını veremediğiniz kimseler için geçim yollarını yarattık. ﴾ 20 ﴿
Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Fakat biz, onu ancak ihtiyaca göre, belli ölçülerde veririz. ﴾ 21 ﴿
Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz. ﴾ 22 ﴿
Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz. ﴾ 23 ﴿
Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz. ﴾ 24 ﴿
Şüphesiz Rabbin O'dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir. ﴾ 25 ﴿
Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. ﴾ 26 ﴿
Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık. ﴾ 27 ﴿
Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." ﴾ 28 ﴿
Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın." ﴾ 29 ﴿
Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler. ﴾ 30 ﴿
Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti. ﴾ 31 ﴿
Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?" ﴾ 32 ﴿
İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim." ﴾ 33 ﴿
Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin." ﴾ 34 ﴿
"Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir." ﴾ 35 ﴿
İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi. ﴾ 36 ﴿
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin." ﴾ 37 ﴿
"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..." ﴾ 38 ﴿
İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" ﴾ 39 ﴿
"Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır." ﴾ 40 ﴿
Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur." ﴾ 41 ﴿
"Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur." ﴾ 42 ﴿
"Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir." ﴾ 43 ﴿
"Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır." ﴾ 44 ﴿
Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar. ﴾ 45 ﴿
Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir. ﴾ 46 ﴿
Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar. ﴾ 47 ﴿
Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir. ﴾ 48 ﴿
Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim. ﴾ 49 ﴿
Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere: ﴾ 50 ﴿
Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver. ﴾ 51 ﴿
Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti. ﴾ 52 ﴿
Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler. ﴾ 53 ﴿
İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?" ﴾ 54 ﴿
Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler. ﴾ 55 ﴿
İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?" ﴾ 56 ﴿
"Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi. ﴾ 57 ﴿
Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik. ﴾ 58 ﴿
Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız. ﴾ 59 ﴿
Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik. ﴾ 60 ﴿
Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince, ﴾ 61 ﴿
Lût dedi ki: "Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz." ﴾ 62 ﴿
Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik." ﴾ 63 ﴿
"Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz." ﴾ 64 ﴿
"Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin." ﴾ 65 ﴿
Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: "Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır." ﴾ 66 ﴿
Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler. ﴾ 67 ﴿
Lût, kavmine şöyle dedi: "Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin." ﴾ 68 ﴿
"Allah'tan korkun! Beni mahcub etmeyin." ﴾ 69 ﴿
Lût kavmi şöyle dedi: "Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?" ﴾ 70 ﴿
Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin). ﴾ 71 ﴿
Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. ﴾ 72 ﴿
Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı. ﴾ 73 ﴿
Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. ﴾ 74 ﴿
Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır. ﴾ 75 ﴿
Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır. ﴾ 76 ﴿
Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır. ﴾ 77 ﴿
Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi. ﴾ 78 ﴿
Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir. ﴾ 79 ﴿
Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar. ﴾ 80 ﴿
Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı ﴾ 81 ﴿
Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı. ﴾ 82 ﴿
Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı. ﴾ 83 ﴿
Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı. ﴾ 84 ﴿
Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et. ﴾ 85 ﴿
Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir. ﴾ 86 ﴿
Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur'ân'ı verdik. ﴾ 87 ﴿
Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir. ﴾ 88 ﴿
De ki: "Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım." ﴾ 89 ﴿
(İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere (yahudi ve hıristiyanlara) indirdiğimiz azap gibi (bir azab inecektir). ﴾ 90 ﴿
Onlar, Kur'ân'ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım kısım böldüler. ﴾ 91 ﴿
Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz. ﴾ 92 ﴿
Şimdi sen emrolunduğunu açıkça tebliğ et. Müşriklerden yüz çevir. ﴾ 94 ﴿
Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz. ﴾ 95 ﴿
Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir. ﴾ 96 ﴿
Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor. ﴾ 97 ﴿
O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol. ﴾ 98 ﴿
Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. ﴾ 99 ﴿