Abese Suresi Hakkında Detaylı Bilgi
1-10. Ayet Tefsiri 11-12. Ayet Tefsiri 13-16. Ayet Tefsiri 17-23. Ayet Tefsiri 24-32. Ayet Tefsiri 33-42. Ayet Tefsiri

Abese 1-10. Ayet Yazılış ve Meâli

عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ
١
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىؕ
٢
وَمَا يُدْرٖيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ
٣
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّ كْرٰىؕ
٤
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ
٥
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىؕ
٦
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىؕ
٧
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ
٨
وَهُوَ يَخْشٰىۙ
٩
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ
١٠
Meâl: Yüzünü ekşitip başını çevirdi. Görme engelli o kişi geldi diye. Ama (ey Peygamber!) Sen nereden bileceksin, belki o kendini arındıracaktı. Yahut o bir öğüt alacak, bu öğüt kendisine fayda verecekti. Sen ise kendini her bakımdan ihtiyaçsız görenle ilgileniyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu tutulmayacaksın ki! Gönlünde Allah korkusu taşıyarak koşup sana geleni umursamıyorsun!

Abese 1-10. Ayet Tefsiri

Hz. Peygamber putperest önderlerin ikna edilmesi halinde onları izleyen halkın İslâm’ı daha kolay benimseyecekleri düşüncesiyle onlarla da meşgul oluyordu. Böyle biriyle yaptığı görüşmenin ortasında yanlarına gelen görme engelli sahâbî Abdullah İbn Ümmü Mektûm’un kendisine yönelttiği sorudan rahatsız olarak yüzünü ekşitmiş, ona cevap vermemişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, resulünü âyetlerdeki sitemli ifadelerle uyardı. Bundan etkilenen Hz. Peygamber’in, daha sonra zaman zaman Abdullah’ı gördüğünde, “Kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı şahsa merhaba!” diyerek ona iltifatta bulunduğu rivayet edilir (Hattâbî, Me‘âlimü’s-Sünen, III, 3; Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, X, 131; Begavî, Tefsîru’l-Beğavî, V, 210). Bu vb. bazı iltifatlarının yanında, sefere çıktığında iki defa yerine Medine’de kalanlara namaz kıldırmak üzere Abdullah’ı görevlendirdiği de rivayet edilmiştir (Zemahşerî, IV, 217).

Birkaç âyette Hz. Peygamber’in “zelle” denilen bazı hataları hatırlatılmış ve düzeltilmiştir (meselâ buna yakın bir uyarı örneği için bk. Tevbe 9/43). Ancak bunlar içinde nisbeten sert bir üslûp taşıyan tek öğüt ve uyarı konumuz olan âyetlerdedir. Bu âyetler, vahyin objektifliğini ve peygamberin insanlığa kendi istek ve düşüncelerini değil, ilâhî vahyi tebliğ ettiğini, ayrıca onun bir ilâh gibi yanılgısız sayılmaması gerektiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bunun kadar önemli bir husus da Resûlullah’ın, kendi tutumunu eleştiren bu âyetleri, en ufak bir kaygı ve komplekse kapılmadan halka okuması, duyurmasıdır. Bu da onun dâvetindeki samimiyetini, hakikat sevgisini ve üstün ahlâkını gösterir.

“Kendini her bakımdan ihtiyaçsız gören” diye çevirdiğimiz 5. âyet Mekke’nin ileri gelen zenginlerinin ve kabile reislerinin hâkim karakterini ifade eder. Bunlar mal ve adamlarının çokluğu sebebiyle büyüklük taslayarak inkârcılıkta devam ediyor, Allah ve peygamberinin kendilerine doğru yolu göstermelerine ihtiyaçlarının olmadığını söylüyor veya böyle bir tutum sergiliyorlardı. Allah korkusu ile huzuruna gelen görme engelli kişi ise Kur’an’ın nuruyla aydınlanarak cehaletten kurtulmak ve günahlardan arınmak istiyordu.

Abese 11-12. Ayet Yazılış ve Meâli

كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ
١١
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۘ
١٢
Meâl: Hayır! Şüphesiz bu âyetler birer öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır.

Abese 11-12. Ayet Tefsiri

Şevkânî, 11. âyetin başındaki “hayır!” uyarısının açılımını şöyle ifade eder: Artık bundan sonra böyle hatalar yapma; zengine dönüp onunla ilgilenirken fakire ilgisiz kalma (V, 443). Aynı âyette birer öğüt olduğu bildirilen “bu âyetler” ifadesiyle sûrenin başındaki uyarıcı ve eğitici on âyetin veya sûrenin tamamının kastedildiği anlaşılmaktadır. “Dileyen ondan öğüt alır” meâlindeki 12. âyette ise şu iki noktaya dikkat çekilmiştir: a) Bu uyarı, yalnız Resûlullah’a değil, onun şahsında bütün ümmetine ve insanlığa yöneliktir. b) Uyarıyı dikkate alıp yanlışını düzeltmek de hiçe sayıp hatalarında ısrar etmek de insanın kendi iradesine bağlıdır, sonucunu da buna göre alacaktır.

Abese 13-16. Ayet Yazılış ve Meâli

فٖي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ
١٣
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ
١٤
بِاَيْدٖي سَفَرَةٍۙ
١٥
كِرَامٍ بَرَرَةٍؕ
١٦
Meâl: O, mukaddes sayfalardadır; Yüce makamlara kaldırılmış, tertemiz sayfalarda. Seçkin ve erdemli elçilerin ellerinde.

Abese 13-16. Ayet Tefsiri

Mukaddes sayfalar”dan maksat Kur’an’ı içeren sayfalardır; Kur’an ilim ve hikmet ihtiva eden ilâhî bir kelâm olduğu için Allah katında şanı yüce ve değerlidir. Mukaddes sayfalardan maksadın “levh-i mahfûz” veya “önceki peygamberlerin kitapları” olduğunu söyleyenler de vardır (bk. Şevkânî, V, 444; ayrıca krş. A‘lâ 87/18-19).

Seçkin ve erdemli elçiler” diye tercüme ettiğimiz sefere (tekili: sefîr) kelimesini müfessirler, “yüce Allah’tan Hz. Peygamber’e vahiy getiren melekler, kulların amellerini yazan melekler (kirâmen kâtibîn), kitapları okuyanlar (kurrâ), Kur’an’ı yazan sahâbîler” gibi farklı anlamlarda yorumlamışlardır (Şevkânî, V, 444). Kelimeyi, “peygamberler, Kur’an’ı melekût âleminde kaydeden ve koruyan melekler” olarak anlamak da mümkündür.

Abese 17-23. Ayet Yazılış ve Meâli

قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُؕ
١٧
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُؕ
١٨
مِنْ نُطْفَةٍؕ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ
١٩
ثُمَّ السَّبٖيلَ يَسَّرَهُۙ
٢٠
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ
٢١
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُؕ
٢٢
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُؕ
٢٣
Meâl: Kahrolası o insan! Ne kadar da inkârcı! (Bir düşünse) Allah onu neden yarattı? Bir spermden yarattı da ona şekil verdi. Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Nihayet onun canını aldı ve kabre koydu. Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltecek. Hayır! İnsan, Allah’ın emrettiğini yapmadı.

Abese 17-23. Ayet Tefsiri

Burada “Kahrolası o insan!” şeklindeki yergi ifadesiyle genel olarak insanlığın değil, Hz. Peygamber’le yaptıkları tartışmalarda yeniden dirilmeyi inkâr eden putperestlerin, bir rivayete göre özellikle Ebû Leheb’in oğlu Utbe’nin kastedildiği belirtilmektedir. Âyetlerde gerek söz konusu kişiye gerekse yeniden dirilme konusunda tereddüdü olan herkese, insanın hiç yokken varlık alanına nasıl çıkarıldığı hatırlatılmakta, böylece insanlar düşünme ve inanmaya teşvik edilmektedir. “Sonra ona yolu kolaylaştırdı” meâlindeki âyeti müfessirler “Ana rahminden çıkmayı kolaylaştırdı” veya “Hayır yahut şer yolunu seçme imkânı verdi” şeklinde yorumlamışlardır. Taberî âyetin bağlamını dikkate alarak birinci yorumu tercih etmiştir (bk. XXIX, 35). Ancak bize göre ikinci anlam, yani insanın iyilik-kötülük, iman-inkâr, doğru-yanlış şeklindeki alternatifler arasında seçim yapma gücüne sahip varlık olarak yaratılması daha çok hatırlatılmaya değer bir lütuftur; dolayısıyla âyetin bağlamına da daha uygundur. Çünkü bu özelliğiyle insan dünyadaki diğer bütün yaratılmışlardan üstün ve seçkin kılınmıştır. Bu gerçek yanında, insanın bir gün ölüp kabre konduktan sonra Allah’ın dilediği bir vakitte tekrar diriltileceğini hatırlatan 21-22. âyetler ile Allah’ın buyruklarına uymayanları kınayan 23. âyetten şu sonuç ortaya çıkmaktadır: Allah insana iyilik ve kötülük yolları arasında seçim yapma imkânlarını bahşetmiş, dolayısıyla ona ihtiyacı olduğu kadar özgürlük alanı açmıştır. Bu özgürlüğe sahip olması ona Allah’ın buyruklarını yerine getirme sorumluluğu yüklemektedir. Nihayet insan, bir gün bu hayatı terkedecek ve özgürlüğünü doğru kullanarak sorumluluklarını yerine getirip getirmediği konusunda hesap verecek, karşılık görecektir.

Abese 24-32. Ayet Yazılış ve Meâli

فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِهٖۙ
٢٤
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ
٢٥
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ
٢٦
فَاَنْبَتْنَا فٖيهَا حَباًّۙ
٢٧
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ
٢٨
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ
٢٩
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ
٣٠
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ
٣١
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْؕ
٣٢
Meâl: İnsan yediğine bir bakıp düşünsün! Biz bolca su indirdik. Sonra toprağı uygun şekilde yardık. Oradan ekinler bitirdik. Üzüm bağları, sebzeler; Zeytin ve hurma ağaçları; Gür ağaçlı bahçeler; Meyveler ve çayırlar; Sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için.

Abese 24-32. Ayet Tefsiri

Yukarıda 18-20. âyetlerde insanın var oluşu ve mahiyetine ilişkin ilâhî lütuflar özetlenmişti; burada ise onu çevreleyen ve varlığını sürdürmesi için gerekli ve faydalı olan haricî nimetlerin başlıcaları hatırlatılmaktadır. Bu hatırlatmanın amacı da hem muhatabı Allah’ın kudretinin büyüklüğü hakkında bilgilendirip iman etmesini veya inancını güçlendirmesini sağlamak hem de onu bu lütuflarından dolayı Allah’a minnet ve şükran hisleriyle ibadet etmeye, buyruklarına göre yaşamaya yöneltmektir.

Abese 33-42. Ayet Yazılış ve Meâli

فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُؗ
٣٣
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخٖيهِۙ
٣٤
وَاُمِّهٖ وَاَبٖيهِۙ
٣٥
وَصَاحِبَتِهٖ وَبَنٖيهِؕ
٣٦
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنٖيهِؕ
٣٧
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ
٣٨
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ
٣٩
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ
٤٠
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌؕ
٤١
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
٤٢
Meâl: Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün onlardan her birinin işi başından aşkındır. O gün birtakım yüzler parıldar; Güleçtir, müjde almıştır. Birtakım yüzler de o gün toza toprağa bürünmüş; Kapkara kesilmiştir. İşte bunlar inkârcılardır, günahkârlardır.

Abese 33-42. Ayet Tefsiri

33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42 nolu ayetlerin tefsiri bir sonraki sayfada verilmiştir.