Tefsir ve te’vilin tanımları

Kur’an ilimlerinin en önemlisi tefsirdir, diğer ilimler onun yardımcısı gibidir. Çünkü tefsir Kur’an’ı anlama ve açıklamaya yönelik faaliyetler bütünüdür. Kur’an anlaşılmadıkça uygulanamaz, uygulanamadıkça da İslâm’a göre insanların yaratılış sebebi olan– Allah’a kulluk, O’nun rızasına uygun bir hayat gerçekleşemez.

Kur’an’ı anlamak, Allah’ın ne demek istediğine ulaşmak için yapılan çabalar iki kelime ile ifade edilegelmiş olup bunların ilki –aynı zamanda bir ilmin adı olan “tefsir”, ikincisi de “te’vil”dir.

Sözlükte tefsir “açmak ve açıklamak”tır. “Maddî bir şeyin üstünü açıp ortaya çıkarmak” mânasına da gelmekle beraber daha ziyade “mânayı açmak, açık hale getirmek” anlamında kullanılmaktadır. Kelimeye bu mânada Kur’an’da da yer verilmiştir (Furkān 25/33). Terim olarak tefsir “Beşer için mümkün olan ölçüde Allah’ın muradını araştıran, anlama yollarını gösteren ilim dalı” için kullanılmaktadır.

Sözlükte “dönmek, yerine varmak, yerini bulmak” anlamına gelen evl kökünden türetilmiş olan te’vil, terim olarak usulcülerden önce ve sonra iki farklı mânada kullanılmıştır. Öncekilere göre te’vilin iki anlamından ilki “sözü açıklamak, mânasını belirlemeye çalışmak”tır. Taberî âyetleri açıklamaya başlarken te’vil kelimesini bu mânada kullanmaktadır. İkincisi ise “açıklanan sözden kastedilen olayın, onunla anlatılmak istenen şeyin kendisi, yani gerçekleşmesi”dir. Birinci anlamdaki te’vil zihindedir, zihindeki bilgidir; ikincisi ise zihnin dışındadır. Meselâ söz emir ise “te’vil, emirle istenen fiil”dir, söz haber ise “te’vil, haber konusu olan hadise”dir. Kur’an-ı Kerîm’de te’vil kelimesi daha ziyade bu ikinci mânada kullanılmıştır (Nisâ 4/59; A‘râf 7/53; Yûnus 10/39; Yûsuf 12/6, 37, 44, 45, 100; Kehf 18/78, 82; te’vil ve tefsir terimleri hakkında ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/7).

Fıkıh usulü âlimlerine göre te’vil, “geçerli bir sebebe ve delile dayalı olarak sözü öncelikli (râcih) mânasında değil de ikinci derecede akla gelen mânasında almak, böyle anlamak ve yorumlamak”tır. Bu tarife göre te’vil eden hem lafzın ikinci mânaya da geldiğini açıklamak hem de bu mânayı tercih etmesinin sebep ve delilini bildirmek durumundadır.

Vahyedilen lafzın mâna ve maksadını belirlemeye yönelik faaliyet olarak tefsirle te’vil arasındaki fark üzerinde çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Bu iki kelimeyi eş anlamlı olarak değerlendiren ve kullanan âlimler karşısında Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ö. 333/944) gibi farklı mânalarda alanlar ve tanımlayanlar da vardır. Mâtürîdî’ye göre tefsir, Allah’ın kelâmından muradının ne olduğunu kesin olarak belirlemek, “Allah bunu murat ve kastetmiştir” diyerek O’nun adına söz söylemek, şahitlik etmektir. Te’vil ise kesin açıklama ve şahitlik söz konusu olmaksızın kelâmın, muhtemel mânalarından birini tercih etmektir (Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehli’s-sünne, s. 5-6).

Tefsir ve te’vil kelimelerinin kitaplara geçmiş bulunan sözlük ve terim mânaları (tanım) böyle olmakla beraber dilimizde yaygın olan karşılıkları şöyledir: Tefsir, Kur’an-ı Kerîm’in Arapça veya başka bir dille yapılan açıklamalarıdır. Bu açıklamaların âyet ve hadislerle sahâbe rivayetlerine dayanan kısmına rivayet tefsiri, başta dil ilmi olmak üzere diğer yardımcı bilgilere, aklî verilere dayanılarak yapılan kısmına ise dirayet tefsiri denir. Te’vil ise geçerli bir sebebe dayanarak sözü, ondan anlaşılan açık (zâhir) mâna yerine, nisbeten kapalı veya ikinci derecede bulunan başka bir mânada anlayıp yorumlamaktır.